17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmasının sembol isimlerinden biri olan Emniyet eski Müdürü Yakub Saygılı, 1973 yılında bir gurbetçi ailenin çocuğu olarak Berlin’de dünyaya geldi. Saygılı, 1991 yılında Polis Akademisi’ne girdi. 1995’de başlayan 20 yıllık meslek hayatı boyunca başta Ankara, İstanbul ve Diyarbakır olmak üzere farklı illerde Çevik Kuvvet, Terör, Kaçakçılık, Organize ve Mali Suçlarla Mücadele şubelerinde başarıyla çalışan Saygılı, AGİT bünyesinde ‘’Uzman Eğitici’’ sıfatıyla AB ülkeleri polis teşkilatlarına uzmanlık eğitimleri verdi.
Yakup Saygılı, 2012 yılında İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yaptı. Evli ve üç çocuk babası olan Saygılı’nın Eşi Esra Filiz Saygılı da kendisi gibi 4 yıldır cezaevinde tutsak. Türkiye’deki hükümet yanlısı yargının hakkında verdiği 6 yıl 3 ay hapis cezasını Yargıtay’ın bozmasına rağmen Esra Filiz Saygılı tahliye edilmiyor.
17 Aralık 2013 günü büyük rüşvet ve yolsuzluk ağına yaptığı operasyon sebebiyle görevinden alınarak tutuklanan Saygılı, gözaltına alındığı sırada basına yaptığı açıklamada, “17/25 Aralık’ta bütün Türkiye’nin gördüğü para kasalarını, ayakkabı kutularını, günlerce sıfırlayamadıkları kara paralarını unutturmak isteyenlerce delil gösterilmeden tutuklandım. “ifadelerini kulandı.
”Yasaklı Yasin el Kadı, özel uçakla getiriliyordu: Yasin el Kadı, Muaz Kadı, Bilal Erdoğan ve Usuma Kutup, Bosphorus diye bir şirket kuruyorlar. Kupon arazileri incelemeye başlıyorlar. Etiler Polis Okulu arazisi de bu arazilerden birisi. Tayyip Erdoğan, ‘kefilim’ dediği bir dönemde. Bakanlar Kurulu’nun El Kadı ile yasak kararı vardı ama özel uçakla getiriliyordu ve biz fotoğrafladık. Sarraf, bakanlara para vermekten kurtulmak istedi: Rıza Sarraf’ın Egemen Bağış’a ulaşma işinin amacı Başbakan’a ulaşıp bakanlara para vermekten kurtulmak istiyor. Dijital kayıtlarda Sarraf’ın tablet ve telefon kayıtları var. Bunları Rıza telefon ile fotoğrafını çekip Whatsapp üzerinden gönderiyormuş. Çağlayan’ın el yazıları, referans mektupları var.” diye konuştu.
Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapan ve aylar sonra düzenlenen iddianameye karşı savunmasını yapması için söz verilen tutuklu sanık Yakup Saygılı, aylardır tutuklu olduğunu, iddianamenin de CD ile kendisine teslim edildiğini belirterek, “İddianame en azından 500 sayfa sahte delil içermektedir” dedi.
“Bu şartlarda savunma yapmamamız mümkün değil.”
İddianamenin sadece eklerinin 74 bin sayfa olduğunu, bunu incelemeden iddianameye hakim olamayacağını anlatan Saygılı, delilleri elde edebilmek için mahkemeye 127 dilekçe yolladığını, ancak mahkemenin kendisine HTS kayıtları, kamera kayıtları, dijital kayıtları, bilgisayar imajlarını, gizli tanık ifadelerini yollamadığını belirterek, “Bunlar olmadan savunma yapmamız mümkün değildir” diyerek ifade veremeyeceğini söyledi.
Saygılı’nın Avukatı :”Böyle bir mahkemede yargılanmak istemiyoruz.”
Yakub Saygılı’nın Avukatı Muammer Aydın, heyet üyelerinin sürekli değiştiğini ve bir avukat olarak böyle bir mahkemede yargılanmak istemeyeceğini belirtti. Avukat Aydın, “Çünkü burada yargılanmak peşin hüküm demek. Adil yargılanmadan bahsetmek mümkün değil. Gücü elinde bulunduranlar gücün hukukunu kullanıyorlar. Deliller sanıklara verilsin ki savunmalar yapılsın. Müvekkilimin tahliyesini istiyorum.” diye konuştu.
Mahkeme, Yakub Saygılı ve diğer sanıklar hakkında, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan ve Muammer Güler’e karşı “Haberleşmenin gizliliğini ihlal etme ve “Özel hayatın gizliliğini ihlal” etme suçlarının da aralarında bulunduğu farklı suçları işlediği gerekçesiyle 41 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
İstinaf Mahkemesi Kararı Onadı
Müştekiler ve sanıklar İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararını İstinaf Mahkemesi’ne taşıdı. Dosyanın geldiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, bugün dosya üzerinden yaptığı inceleme ile kararını verdi. Mahkeme, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18 Mart 2019 tarihli kararının usul ve yasaya uygun olduğunu gerekçe göstererek onadı.
Darbe Yok, Yolsuzluk Var
17/25 Aralık soruşturmasının üzerinden yaklaşık 8.5 yıl geçti. Yapılan her açıklamayla polislerin masum olduğu, görevlerini yaptığı, iktidarın “darbe” iddiasının kumpas olduğu, delillerin tamamının gerçek olduğu ortaya çıktı.
Gelinen noktada 17/25 Aralık operasyonlarının “yolsuzluk ve rüşvet” soruşturması olduğu, yasalara uygun olarak yürütüldüğü konusunda hiçbir tereddüt yok. İktidarın “darbe girişimi” argümanı tamamen çöp olmuş durumda. Dolayısıyla 17/25 Aralık soruşturmalarında görev alan ve “darbe girişimi” suçlamasıyla 8 yıldır tutuklu olan polislerin tamamının derhal tahliye edilerek bu isimlere iade-i itibar yapılması gerekiyor.
Ne Olmuştu?
17 Aralık 2013 tarihinde, dönemin hükümet mensuplarıyla üst düzey bürokratların isimlerinin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda, ayakkabı kutularına saklanmış dolarlar, para sayma makinaları, belge ve görüntüler ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, oğlu Bilal’e “paraları sıfırlayın” dediği ses kayıtları ortaya çıktı.
Bu olaydan 6 ay sonra (Haziran) Sulh Ceza Hakimlikleri kurularak buraya AKP’ye yakınlığı ile bilinen isimler atandı ve ayrıca Yargıtay’ın tüm kadrosu da hükümet yanlısı kişiler ile değiştirildi.
Adalet ve yargı sistemine kendi kuralları doğrultusunda yön veren Erdoğan, Temmuz ayına gelindiğinde, tüm yolsuzlukları ortaya çıkaran emniyet mensuplarına operasyon düzenlenmesi emrini verdi ve 22 Temmuz’da düzenlenen gece yarısı operasyonu ile aralarında üst düzey emniyet görevlilerinin de bulunduğu 100 kişi tutuklandı.