İktidar temsilcilerinin 4 bakan ve Erdoğan ailesinin adının karıştığı 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına tepkisi sert olmuştu. Öyle ki, dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğan, hukukî soruşturmayı, ‘vatana ihanet’ olarak değerlendirdi. Peki neden bu kadar sert tepki vermişti Erdoğan? İşte bu sorunun cevabını 25 Aralık soruşturmasında öğrenecektik! Zira 25 Aralık dosyasında oğlu Bilal Erdoğan da ‘şüpheli’ olarak yer alıyordu. Hazine arazilerinin ihalesiz peşkeş çekilmesi işini organize eden de ‘arkadaşın babasından başkası değildi!
HUKUK TARİHİNDE BİR İLK!
25 Aralık soruşturmasının açığa çıkmasıyla birlikte Türkiye hukuk tarihinde bir ilk yaşandı. Dosyanın ucunun nerelere kadar gidebileceğini fark eden Ankara, ‘rezalete’ el koydu! Adlî kolluk, soruşturma savcısı Muammer Akkaş’ın operasyon talimatını yerine getirmedi. Hâkim kararıyla alınan arama ve gözaltı kararları, kendisini ‘hakim-savcı’ yerine koyan polis tarafından ‘delillerin yeterli olmadığı’ gerekçesiyle yerine getirilmiyordu! O dönemde Mali Şube’de görevli olan Başkomiser Mehmet Akif Üner’in ifadesine göre operasyon, Yakup Saygılı’nın yerine atanan Mali Şube Müdürü Hakan Sıralı’nın gece yarısı 03.30’da yaptığı toplantıyla ‘iptal’ edilmişti.
ERDOĞAN DİNLENMEDİ, DİNLEMEYE TAKILDI
Recep Erdoğan’ın adı fezlekede yoktu ve hiç bir şekilde de dinlenmemişti. Ancak fezlekede adı 200’den fazla yerde geçiyordu. Zira örgüt üyeleriyle yaptığı konuşmalarda o da dinlemeye takılmıştı. Dinlenen kendisi değil, örgüt üyesiydi. Ayrıca örgüt üyeleri, kendi aralarındaki konuşmalarda Erdoğan’dan sürekli ‘patron, reis, beyefendi, büyüğümüz’ diye bahsediyordu. Fezlekede oğul Bilal Erdoğan’ın, ihalelerde ‘ayrıcalık’ tanınan ve hazine arazilerinin peşkeş çekildiği Bosphorus 360 şirketinin gizli ortağı olduğu belirtiliyordu. İşadamı Cengiz Aktürk’ün dinlemeye takılan ve fezlekede yer alan bir telefon görüşmesinde Bosphorus 360’ın Erdoğan’ın talimatıyla kurulduğunu belirtilmişti.
KAMUNUN ZARARI 100 MİLYAR DOLAR!
Peki örgüte yönelik suçlama neydi? İçerisinde Bilal Erdoğan ve bugün ‘yandaş’ olarak anılan bir çok ünlü müteahhidin de bulunduğu Yasin El Kadı önderliğindeki örgüt, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, rüşvet, sahtecilik, ihaleye fesat karıştırmak, suçtan kaynaklanan mal varlığını aklamakla suçlanıyordu. İddiaya göre, birçok ihale, yüklü miktardaki rüşvetler karşılığında yandaş işadamlarına verilmişti. Savcılık fezlekesinde, 28 ihalede kamunun toplam 100 milyar dolar zarara uğratıldığı aktarıldı. Hazine arazileri de yine rüşvet karşılığında iktidara yakın isimlere ‘peşkeş’ çekilmişti.
HAZİNE ARAZİLERİ TÜRGEV’İN ZİMMETİNE GEÇİRİLİYOR
25 Aralık soruşturmasının konularından biri Erdoğan ailesinin yönetiminde olduğu TÜRGEV’le ilgiliydi. Vakfın o dönemki genel başkanı Ahmet Ergün, fezlekeye yansıyan bir telefon görülmesinde vakfın sahibinin Recep Erdoğan olduğunu söylüyordu. İddiaya göre, Hazine arazileri usulsüz olarak vakfın zimmetine geçirilmekteydi. Ayrıca işadamları ‘vakfa’ yaptıkları bağışlarla orantılı olarak ‘ihaleler’ alıyordu.
Kaynak:T724 – İlker Doğan