Gazeteci Yazar Mahmut Akpınar, t724 köşesinde kaleme aldığı yazıda, 17/25 Aralık soruşturmalarını gerçekleştiren polislere ve ailelerine yapılan zulümleri gündeme getirerek, “Anayasal ve yasal görevini yapan bu kahraman polisleri ne yurt dışından ne yurt içinden hukukçular, siyasetçiler, insan hakları savunucuları ziyaret etti. Abdullah Öcalan için kaldığı cezaevi şartları defalarca konuşuldu, tartışıldı. TBMM kürsülerinde dile getirildi. Ama ülke kaynaklarını soydurmamak için hapse girmeyi göze alan ve yasaları uygulayan polislerin hücrelerde çürütülmesi kimsenin derdi olmadı.” ifadelerini kullandı.
Her kesimden siyasi, gayrı siyasi (Recep Tayyip) Erdoğan muhalifinin 8 yılı aşkın süredir 17/25 yolsuzluk soruşturmalarının etinden, sütünden yararlandığına dikkati çeken usta Gazeteci Akpınar, yazısında şunları kaydetti:
“(Bu kişiler) Yeri gelince soruşturmalara ait malzemeleri tepe tepe kullanıyor. Ama hiçbirisi asla o operasyonları yapan polislerin, yargıçların hakkını dile getirmiyor. ‘Polislere hıncınız var aldınız, eşlerini, kızlarını, evlatlarını neden tutukluyor, onları neden hapislerde çürütüyorsunuz?’ diye bile soramıyorlar. Muhalefet, barolar, aydınlar ‘mahkum’ olarak dahi polislerin hakkını savunmadı. Çünkü Erdoğan onları şeytanlaştırdı. Nefret söylemiyle sadece kendi yolsuzluklarını örtmedi, bu davaları takip eden hakimleri, savcıları, polisleri etiketledi. Maalesef kamuoyu ve muhalifler bu etiketlemeyi ve nefret dilini satın aldılar. Bunun hukuki ve ahlaki olmadığını herkes biliyordu, ama kimi ‘adam sen de!’ deyip başına bela almak istemedi, kimi haset ve husumet saikiyle ‘oh olsun!’ deyip olanları yok saydı.
Herkesin hakkını teslim ettiği büyük gazeteci merhum M. Ali Birand’ın değerli eşi Cemre Birand adeta onun bayrağını taşımaya devam ediyor. Hangi kesimden olursa olsun mağdurların hakkını savunuyor, mazlumlara sahip çıkıyor, vicdanının sesini çekinmeden dile getiriyor, hakikatleri cesaretle savunuyor. Cemre Birand yine yerinde ama yalnız bir çıkış yaptı ve sordu: “17/25 Aralık polisleri ne oldu? Niye kimse onlarla ilgilenmiyor?”
Yasal görevini yapan polisler, yargıçlar 8 yıldır hücrede çürüyor. Hırsız ise Saray’da sefa sürüyor. Kanundan kaçırdığı ve korumasına aldığı haramileri ise engelsiz, kaygısız ha bire soyuyor. Defalarca hırsızın Kaçak Saray’ına giden siyasi liderler bu soruşturmaları yürüten polisleri, yargıçları bir defa ziyaret etmedi, adlarını anmaktan bile korkuyor! Kısaca hırsız hüküm sürüyor, polisler mahkum!
17-25 Aralık ve sonrasında pek çoğu bugün hapislerde olan veya işinden, gücünden olmuş insanlar olarak her fırsatta kitlesel ve bireysel olarak bağırdık, yazdık, konuştuk. “HIRSIZ VAAAR!” dedik. “Özgür basın susturulamaz!” dedik. “Hukuka uyun!”, “Hukuku öldürürseniz ülke ölür, toplum ölür, ekonomi ölür!” diye feryat ettik. Ama toplum adeta sağır olmuş, kulaklarını tıkamıştı. “Darbe!” “Komplo!” “Paralel!” diye karşılık verdiniz. Talanı ve yalanı anladınız, lakin, “İstikrar sürsün”, “Çalıyor ama çalışıyor!”, “Yol yaptı!”, “Yesinler birbirini!” deyip sustunuz. Sekiz yılda herif hırsızların şahı oldu, size de çökmüş ülke kaldı!
Az hukukun, demokrasinin olduğu her ülkede zulme itiraz, konuşmak, yazmak haktır, görevdir. Bazıları hala zalime, zulme laf edemiyor, suskunluğu kınamıyor. Ama “Yazdınız, konuştunuz ve Erdoğan’ı öfkelendirdiniz! Cezasını garibanlar çekiyor” diyerek zulmü yapana değil, söyleyene, yazana kızıyor.”
Mahmut Akpınar, her yıl 17-25 Aralık Hırsızlar Haftası’nda herkesin sıfırlanamayan paralardan, AKP’nin ülkeyi nasıl soyduğundan, ekonomiyi nasıl batırdığından, kayırmalardan, Beşli Çete’nin ihalelerinden, Erdoğan’ın ülkeyi yönetemediğinden vs. bahsettiğini ancak kimsenin hapse girmeyi göze alıp görevini yapan, hapiste ve hücrede yıllardır tutsak olan polisleri, yargıçları hatırlamadığını vurguladı.
“Onlar yalnız bırakıldığı için ülkenin çöktüğünü yine kimsenin anlamayacağının altını çizen Akpınar, şunları kaydetti:
“Bunlar daha iyi günler! Bu harami, liyakatsiz, yiyici kadro devletin başında durduğu sürece gün, günden kötü gelecek! Millet “rahatım bozulmasın”, “istikrar sürsün” diye, bile isteye yalana-talana destek oldu. Masumlara “terörist” dedi, yetişmiş insanlar harcanırken baktı, çekecek!”