Gazeteci Cevheri Güven, Recep Tayyip Erdoğan ve Rezza Zarrap arasındaki ilişkinin Emine Erdoğan’a Zarrap tarafından rüşvet olarak verilen pahalı bir çantayla başladığını belirterek, Recep Tayyip Erdoğan ve Emine Erdoğan’ın İran adına casusluk yapmaktan yargılanabileceklerini söyledi.
Yüz binlerce seyircinin yakından takip ettiği Güven, YouTube üzerinden yaptığı yayınlarda gündeme ilişkin önemli belgeleri kamuoyuyla paylaşmaya devam ediyor.
Güven, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu olan 17/25 Aralık soruşturmaları kapsamında ortaya çıkarılan ve mahkeme kayıtlarına da yansıyan Reza Zarrap ile Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlar arasındaki rüşvet ağının nasıl başladığını ses kayıtlarıyla ortaya koydu.
Mahkeme dosyalarında yer alan bu ses kayıtlarının yok edilmeye çalışıldığını vurgulayan Cevheri Güven, Erdoğan ve Zarrap ile MİT ajanı Gazeteci Hande Fırat arasındaki ilişkiyle ilgili şunları kaydetti:
“Çanta meselesi Emine Erdoğan için çok hassas bir mesele. Neden? Çünkü Rezza Zarrap’tan aldıkları ilk rüşvet o mesele. 17/25’in kapağını açıyor ve oradan açıldığı andan itibaren Tayyip Erdoğan’la Emine Erdoğan’ın aslında İran adına casusluk yapmaktan yargılanabileceklerine ilişkin çok önemli bir ses kaydı kamuoyunun gündemine geliyor. İşte bu ses kaydı kamuoyunun gündemine gelmesin, 17-25 Aralık soruşturmasının bu kısmı konuşulmasın diye Hande Fırat’ı böyle canla başla bu işin içerisine soktular. Hande Fırat’ı bu kritik pozisyonda tekrar kullandılar ve Hande Fırat’ın ko9nuyla ilgili köşe yazısından sonra tartışmalar bir anda söndü. Şimdi size bir ses kaydı dinleteceğim, bu ses kaydında Rezza Zarrap, yardımcısı ve sağ kolu olan Abdullah Abbani ile konuşuyor ve Zarrap bu ses kaydında Emine Erdoğan’ı kastederek ‘en büyük beyefendinin eşine bir çanta gönderildiğini’ söylüyor. Çanta için Zarrap 75 bin lira ödüyor. O günkü dolar kuruyla 42 bin dolar. Şimdi bu ses kaydını dinleyelim bu ses kaydında çok önemli detaylar ortaya çıkacak.”
Zarrap ile yardımcısı arasında geçen konuşmaların bazı bölümleri şöyle :
“Cuma günü Bakan Bey’in (Zafer Çağlayan) oğlunun düğünü var, bir kısmı onun orkestra, tesisat masrafı. Cumartesi de hakim ve savcılara konser veriyor bedava amme hizmeti, bir kısmı da onun yol masrafı, konaklama. O ayrıntıyı işte söylemek lazım yani söyleyince söylenmez veya büyük beyefendinin hanımına. Ama onları söylemezsen bilemeyiz yani veya haftada bir sen gelip bakacaksın onlara ayıklayacağız yani hangi hesap uygunsa. Ben de bileyim ne harcıyorum. Aslında onlar harcamalarım normalde ama yani benim değil şirket harcaması.”
Rezza Zarrap’ın burada bahsettiği düğünün dönemin Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan’ın 12 Nisan 2013’te ki düğünü olduğunu hatırlatan Cevheri Güven, ses kaydına ilişkin şunları aktarıyor:
“Zarrap telefondaki yardımcısına, bu düğüne katıldığını ve düğün öncesi Emine Erdoğan’a gönderdiği binlerce dolarlık rüşvet çantadan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisiyle yakından ilgilendiğini anlatıyor. İşte birazdan yayınlayacağım ses kaydıyla göreceksiniz, orada Tayyip Erdoğan’la yaptığı çok önemli işler var.
Fakat önce bu ses kaydının üzerine biraz konuşmamız lazım şimdi bu ses kaydında Zarrap neden şikayet ediyor biliyor musunuz? Diyor ki ‘bu İran’ın ambargosunun delinmesi, Türkiye’de kullanılması gereken paraların İran’a kaçırılması meselesi var ya, bunda benim almam gereken bir komisyon var fakat siz Ebru Gündeş’e ödemeler yapıyorsunuz, bu ödemeleri bana yapmış gibi gösteriyorsunuz bunlar benimle ilgili değil diyor. Ebru Gündeş, evet Zafer Çağlayan’ın oğlunun düğününde çıkıyor ama İran’ın meselelerini çözmek için çıkıyor. Dolayısıyla Ebru Gündeş’e ödenen parayı, konu İran’ın meselelerini çözmek olduğu için İran’ın hesabından ödemeniz gerekiyor’ diyor.
Bu bize neyi gösteriyor biliyor musunuz? Bunların bir muhasebe kaydı var aslında ve Zarrap bu muhasebe kaydının bütün evraklarını, detaylarını, şemasını her şeyini Amerika’daki duruşmada verdi fakat normalde Türkiye’deki davada da yeterince delil vardı zaten 17/25 Aralık soruşturmasında ortaya çıkarılan. Hatta yeterinden fazla delil vardı. Ancak şöyle bir hata yaptılar. Bu ses kaydı da şu an siz dinleyebiliyorsunuz ya bu hatadan kaynaklı.
Normalde 17/25 operasyonundan sonra bu iş darbe deyip o polislerin hepsini tutukladılar ya o polislerin hepsini tutuklayıp bunlara işte soruşturma açtıklarında polislerin avukatları da dedi ki bizim müvekkillerimizi savunabilmemiz için bu dava dosyasını bilmemiz lazım. O dava dosyasından savunacağız ve o dönem Tayyip Erdoğan’ın savcıları inanılmaz bir hata yapıp 17/25 Aralık dava dosyasının tamamını bütün belgeler, ses kayıtları ve görüntüler her şeyin birer kopyasını DVD’ler içerisinde avukatlara verdiler. Sonrasında ne halt yaptıklarını anladılar fakat avukatlardan geri alamadılar. Şimdi normalde devletin arşivindeki 17/25 Aralık ile ilgili bütün delilleri yok ettiler ya bunlar, ses kayıtlarını görüntüleri HTS kayıtlarını her şeyi yok ettiler, fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin dönemin savcısının imzasını taşıyan avukatlara verilmek üzere davanın kopyası avukatlara verildi. Yani bu dava yarın yeniden açıldığında, konjektör döndüğünde resmi belgeler olduğu gibi birden fazla avukatın elinde var, buz gibi verilecek.